Sevdanıza Ortak Olacaklar
Ben, her Türk gencinde olduğu gibi düğünlere katılmaktan nefret eden biriyim. Oldukça sesli ve kapalı bir ortam, herkesin buram buram terlediği, saatlerce beklenen takı sıraları, davul zurna eşliğinde tepinen koca koca adamlar… Aklı olan hiçbir insan sevmez sanırım böyle bir ortamı. Fakat evlenen sizin kuzeniniz olunca katılma zorunluluğunuz oluyor. Bu nedenle ben de aile üyelerimle birlikte giyinip, süslenip düğün salonuna doğru yola koyulduk. Oturma düzenini kim yaptı bir fikrim yok ama bizi erkek tarafının akrabaları ile aynı masaya yazmışlar. Bir düğün için her şey olumsuz giderken, birden farklı bir şey oldu. Masamıza 20-21 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim, kısa elbiseli, her tarafından sim fışkıran güzeller güzeli kumral bir kız oturdu. Ben ağzımın suyu akar vaziyette izlerken bana tatlı bir gülümse atması ile aniden kalbimi kazandı.
Düğün boyunca sürekli kızla yalnız kalmak için fırsat kolladım. Kız ne sigara içmek için dışarı çıktı, ne de beş dakika yalnız kaldı. Sürekli etrafında birileri, sürekli bir koşuşturmaca, sürekli bir telaş hali… Ben artık akrabaları bıraktım, kızın peşine takıldım iki çift laf edebilmek için. Bir süre sonra işin olmayacağını düşünüp tekrar masama oturup boş boş etrafı izlemeye başladım. Hiç keyfim kalmamıştı. Takı başladığında masamızdaki herkes kalkıp takı sırasına girdi. Ve o kovaladığım fırsat ayağıma geldi. Kız gelip boş masada benimle birlikte oturdu. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra aklıma gelen ilk şeyi söyledim; “takı olayı ne kadar saçma yahu” kız gürültüden söylediğimi anlamayınca yanındaki sandalyeye oturdum. Oturduğumda dizim onun bacağına dokunacak şekilde denk geldi. Kız bacağını çekmeyince ben de çekmedim. Biraz cesaret aldıktan sonra da dizimi bir aşağı bir yukarı sürtmeye başladım. Kısa eteği de bir aşağı bir yukarı gidiyordu. Sessizce sadece “yapma” dedi. Nihayetra da kalkıp gitti.
Kız masadan gidince kendimi çok kötü hissettim. Her şeyi berbat ettiğim için kalkıp özür dilemek için peşinden gittim. Düğün salonunun alt katındaki tuvalete kadar peşinden gittim, o tuvalete girince bir cesaret ben de girdim. O şaşkın ve korkmuş güzel gözleri ile bakarken ben de yanlış anladığını amacımın kötü olmadığını anlatıp özür dilemeye çalışıyordum. Sözım daha tam bitmemişken pat diye dudaklarıma bir öpücük kondurdu. Arkaık bu hareketten sonra daha fazla durmadım ve kızın dudaklarına yapıştım.
Biz kadınlar tuvaletinde öpüşürken birden konuşma ve topuklu sesleri gelince hemen kabinlerden birine girdik. Bir süre sadece gülümseyerek onların gitmesini bekledik. Bir yandan da oynaşmaya, öpüşmeye devam ediyorduk. Sessizce ve yavaş yavaş elbisesini yukarı çekmeye başladım. Bir yandan nefes almamacasına öpüşüyor, bir yandan da bacaklarını okşuyordum. Elimi külotlu çorap ve külotundan içeri sokmaya çalıştığımda elimi tuttu. Belli ki daha fazlasını istemiyordu.
Ben kalçasını tutuyordum, o daha fazla ilerlememem için elimi tutuyordu ama öpüşmeye de ara vermiyorduk. Ani tuvalete daha fazla kadın dolmaya başladı. Belli ki takı bitmişti ya da bitmek üzereydi. Kalabalığın içinden biri Ezgi diye bağırdı. Belli ki bu kızın annesiydi ve onu arıyordu. Çantasını ve telefonunu masada bırakınca merak etmiş olmalılardı. Ses vermedik ama kadın tek tek kabinlerin kapısını çalıp Ezgi’yi arıyordu. İsmini yeni öğrendiğim Ezgi ise kıpkırmızı bir şekilde ses çıkarmadan bekliyordu. Kadınlar tuvaletinde mahsur kalmıştık resmen. Bizim kapımızı da çaldı. İkimiz de ses veremezdik. Ses vermeyince kadın daha da ısrarcı bir şekilde kapıyı zorlamaya çalıştı. Kadınlar tuvaleti birden curcuna oldu, herkes toplandı, içeride kim var ve neden ses vermiyor diye merakla bekliyorlardı. Kabinin önü kalabalıklaştıkça ne yapacağımızı bilemedik.
Annesi kapıyı açtırmak için görevliyi aramaya gittiğini anladığımızda cebimden kulaklık çıkarıp ona verdim. Aklımdan geçeni anladı, kulaklığı kulağına taktı, ucunu da sanki bir şey varmış gibi elbisesinin cebine koydu. Ben en az görüneceğim şekilde kabinden çıktı ve hızla kapıyı kapattı. Ben de kilitledim yine arkadan kapıyı. Ezgi çıkar çıkmaz tanıdıkları “sen burada mısın Annen her yerde seni arıyor, neden ses vermedin” gibi konuşmalar başladı. O paçayı kurtardı sayılır fakat ben içeride tek başıma mahsur kalmış oldum. Kulağım sürekli konuşma ve tıkırtılarda, şuan içeride kim var, kaç kişi var, tam olarak nerede onu anlamaya çalışıyorum. Bir yandan da ayda yılda bir kaçamak yapalım, bir heyecan yaşayalım diye düştüğüm duruma bakıp kendime kızıyorum. Fakat aklıma ezgiyi öpüp ona dokunduğum anlar gelince yüzümdeki tebessüme de engel olamıyorum. O an biri dolu olup olmadığını anlamak için kapıyı çaldı. Hafifçe öksürerek dolu olduğunu belli ettim. Nihayetra bir ses “orada mısın hala” deyince dışarıdakinin Ezgi olduğunu anladım. “Kimse yok çık çabuk” deyince hemen kendimi tuvaletin dışına attım. Birkaç saniye ikimizden de ses çıkmadı. Tam merdivenlerin önüne geldiğimizde ikimizde eş zamanlı olarak patlattık kahkahayı. Merdivenlere oturup dakikalarca ağız dolusu güldük. Merdivenden inip çıkanlara aldırmadan orada oturup hem gülüp hem sohbet ettik.
Sohbet sırasında düğün sonrasında ne yapacağını sordum. İzmir’den geldikleri için dayımlarda, yani evlenen kuzenimin evinde kaldığını öğrendim. Kafamdan bir sürü aksiyon planı geçse de evin kalabalık olmasından kaynaklı bir şey yapamayacağımızı anladım. Zorunluen sadece tanışarak ve telefon numaralarımızı alarak düğünü kapatmak zorunda kaldık.
Kuzenimin evlendiği çocuk İzmir’li. Bu yüzden de hem burada, hem de İstanbul’da düğün yapma kararı almışlar. Düğünlerden ölesiye nefret eden ben, İzmir’de olacak düğün için heyecanlanmaya ve hazırlanmaya başladım. O golü atmadan İstanbul’a dönmemeliydim. Düğünden bir gün önce ailecek arabalarla evlenecek çocuğun evinin önüne geldik. Zaten bizi bekledikleri için hazırlıklar yapılmış, yemek sofraları kurulmuştu. Tabi ki Ezgi de oradaydı. Sürekli dibinden ayrılmadığım için yemek masasında da yan yana oturduk. Çaktırmadan ayağımı yine onun bacağına sürtmeye başladım. O da örtünün altından elini bacağıma koydu. O an erekte olmamak benim için imkansızdı. Ezgi elini yavaş yavaş bacağımdan yukarı kaydırdı ve penisimi buldu. Çevreta konuşulanları duymaz anlamaz oldum. O gece yine farklı evlerde sadece onu düşünerek, düğün için ne yapabileceğimi düşünerek uyudum.
Düğün günü, daha kimse gelmeden düğün salonuna gittik. Yalınce aile üyeleri, misafirleri karşılamak ve bir takım düzenlemeler yapmak için gelmişti. Ezgi elimden tutarak düğün salonunun bir üst katına çıkardı beni. Burası da düğün salonuydu ve beli ki bugün boştu. Elimi hiç bırakmadan boş düğün salonunun erkekler tuvaletine götürdü. Kabine girip kapıyı kilitledikten sonra direk kemerimi çözmeye başladı. Belli ki acelemiz vardı ve kimse gelmeden işi bitirip düğüne geri dönmeliydik. Yoksa yine birileri bizi aramaya başlayacaktı. Hiç oyalanmadan bu sefer daha uzun olan elbisesini yukarı doğru sıyırıp tek hamlede hem külotlu çorabını hem de külotunu indirdim. Gerisını dönüp klozet kapağına doğru eğildi. Zaten taş gibi olan sikimi çıkarıp bacaklarının arasına dayadım. Ezgi de eliyle bacak arasından sikimi tutup doğru yolu bulmasını sağladı. Fazla sıcak ve ıslak amını bulduğumda ileriye doğru ittirdim. Ezginin hızlı soluklarının arasından sadece bir ahh sesi duyuldu. Hızlı hızlı gidip gelmeye başladım. Bu anın hayalini çok uzun süre kurduğum için erken boşalmamalıydım. Bu yüzden başka şeyler düşünmek için kendimi zorladım. Fakat Ezgi’den gelen sesler biraz yoğunlaştı, kendisini bana doğru bastırıp amını kasınca ben de daha fazla dayanamadım. İçinden çıkarmak için de zaman olmadığı için içine boşalmak zorunda kaldım. Çantasındaki selpakla bacaklarından akan dölü temizledik.
Düğün boyunca tam 4 kere boş düğün salonunun erkekler tuvaletine gittik. Yaşamım boyunca hatırlamaktan en fazla zevk aldığım Seks hikayem budur. Duruma aklıma geldikçe içimin yağları erir ve Ezgi’yi özlerim.
746 total views, 1 today